ANALİZBATI AFRİKADOĞU AFRİKAGÜNEY AFRİKAHABERLERKUZEY AFRİKAORTA AFRİKAPOLİTİKA

Suriye Rejimi Sonrası İran’ın Afrika’daki Etki Kaybı ve Bölgesel Güç Arayışında Karşılaşabileceği Olası Krizler

Suriye'de Esad rejiminin devrilmesi, İran’ın yalnızca Orta Doğu’da değil, Afrika’daki stratejik hedeflerini de doğrudan etkileyebilecek bir dönüşümü tetikleyebilir.

İran’ın dış politikası, bölgesel güç arayışının bir yansıması olarak çeşitli stratejik bölgelerde nüfuzunu artırma çabaları ile şekillendi. Orta Doğu’daki etkisini genişletmek için çeşitli vekil gruplar ve devlet dışı aktörlerle iş birliği yapan İran, Afrika kıtasını da önemli bir dış politika sahası olarak gördü. Afrika’da İran, ekonomik işbirlikleri, ideolojik yayılma ve siyasi nüfuz stratejileriyle etkin bir rol oynamaya çalıştı. 

İran, Suriye’deki varlığını Beşar Esad’ın iktidarı süresince bu bağlam üzerinden hareket ettirmiştir. Devrik Baas rejimi lideri Esad’ın çıkarları ile paralel ilerleyen İran, Suriye’deki varlığını askeri, ekonomik, siyasal ve  ideolojik genişleme sahası olarak devam sunmuştur. Ancak mevcut Suriye yönetiminin 27 Kasım tarihinde başlattığı askeri operasyonun 12. gününde rejimin devrilmesi de Rusya ve İran’ın Suriye’deki varlık sahalarını kaybetmesine neden oldu. Bu sıcak gelişme İran’ın yalnızca Orta Doğu’da değil, Afrika’daki stratejik hedeflerini de doğrudan etkileyebilecek bir dönüşümü tetikleye bilmektedir. Bu nedenle gelişmeler Rusya’nın Afrika’daki güçlü varlığı Wagner grubun ve İran’ın kıtadaki etkisinin yeniden değerlendirilmesine neden oluşturmaktadır. 

İdeolojik ve Mezhepsel

İran, Afrika ile olan bağlarını 1979 İran İslam Devrimi sonrasında hızlıca geliştirmeye çalıştı.  Devrimi’nden bu yana Şii ideolojisini küresel düzeyde yaymaya çalışan İran, Afrika’da özellikle azınlık Müslüman topluluklarını hedefledi. Batı Afrika ülkelerinde, Şii cemaatler ve liderler aracılığıyla bir taban oluşturdu. Kıtadaki ilerleyişini yumuşak güç dengesi ekseninde ilerleten İran, Suriye’deki çöküşün sonucunda, kıtadaki ilerleyişini de sekteye uğratacaktır.

Suudi Arabistan ve İran’ın Nijerya’daki şiilik ve vehhabilik üzerinden ilerlettikleri vekalet savaşı, kıtadaki son 10 yılda en çok şiilik nüfuzu geliştirdiği yer olarak biliniyor. Diğer taraftan yine bölgeye yakın olan Yemen’de İrani Şii grup ve Husiler ile kızıldeniz ve Afrika’da ses getirmeye devam ediyor. 

İran’ın Afrika’daki varlığını mezhepsel yayılmacılık üzerinden yürüttüğü bir gerçek. Güney Afrika, Nijerya, Senegal, Tanzanya, Gana ve Sudan gibi ülkelerde sosyal yardımlar, kültürel çalışmalar ve eğitim faaliyetleriyle Müslüman gençler arasında nüfuz kazanmaya çalışan İran’ın itibarı, Suriye’de Esad rejiminin, özellikle Saidnaya Hapishanesi’nde on binlerce Müslümana yaptığı işkencelerin “İran destekli Esad rejiminin zulmü” olarak algılanmasıyla ciddi şekilde zedelenebilir. Bu durum, özellikle Afrika’daki Müslüman gençler nezdindeki itibarını olumsuz etkileyecektir.

Ticari ve Ekonomik

İran, Batılı yaptırımlar nedeniyle izole edilen ekonomisini desteklemek için bazı Afrika ülkeleriyle ticaret ve yatırım anlaşmaları imzalamıştı. Enerji kaynakları (petrol ve doğalgaz), tarım ve altyapı yatırımları bu iş birliklerinin ana eksenini oluşturmaktadır. Sudan, Güney Afrika ve Kenya gibi ülkeler, İran’ın ekonomik işbirliği çabalarının önemli hedeflerinin olması nedeyile Esad rejiminin devrilmesi sonucunda İran’ın Afrika’daki ekonomik üstünlüğü, doğrudan ve dolaylı olarak zedeleneceği öngörülebilir.

Suriye, İran’ın Afrika’ya yönelik ekonomik ve lojistik faaliyetlerinde önemli bir geçiş noktasıdır. İran 2024 yılı itibariyle ,Suriye’nin batısında yer alan ve Güney Lübnan’a sınır olan, Tartus’taki hakimiyetini genişletme çabalarına girişmişti. Hedefi ise askeri üst kurma çabası ve kurulan askeri üst ile Akdeniz’deki stratejik ve askeri kapasitesini güçlendirmek. Bu aynı zamanda Tartus’ta askeri üssü bulunan Rusya’nın da ortak hedeflerinden biri olmak. İran’ın özellikle Akdeniz limanları üzerinden yaptığı ticaret ve mal sevkiyatları, Esad’ın İran’a sağladığı kolaylıklarla mümkün olmaktaydı. Bu koridorun kaybı, İran’ın Afrika’ya erişimini zorlaştıracaktır. İran, Suriye üzerinden Şii milis gruplar başta olmak üzere Orta Doğu, Körfez ve Afrika’ya bu kanal üzerinden lojistik destek sağlamaktadır. Kıtaya ise Şii liderlerin desteği ve Hizbullah aracılığıyla Lübnan üzerinden Afrika’ya ulaşmaktadır. Yeni Suriye yönetiminin İran’a olan yaklaşımı (Esad ve Hamaney arasındaki yakın temaslar) göz önünden bulundurulduğunda bağlantı zayıflayacak ve İran’ın Afrika üzerindeki doğrudan askeri ve ekonomik kazancı zayıflarken dolaylı olarak ideolojik ve dini nüfuzuda zedelencektir. 

Yatırım ve Ortaklık

İran Afrika’da özellikle altyapı, enerji, tarım alanlarında “hizmet kapasitesini” genişletmeye çalışmaktadır. Bakıldığından İran rejim döneminde de Afrika’daki yatırımlarını lojistik, ekonomik, siyasi ve batı kaynaklı engellemeler ile rahat bir saha oluşturamamaktadır. Bu nedenle rejimin devrilmesiyle ile beraber İran’ın yatırım sahasında kıtadaki ilerleyişi ciddi oranda bir değişiklik yaşanmayacağı kanaatindeyim. Diğer taraftdan İran, Esed rejimini desteklemek için milyarlarca dolar harcamış ve savaş sonrası altyapı projelerinde yer almayı ummuştu. Ancak Esed rejiminin çöküşü, İran’ın bu yatırımlarını kaybetmesine ve Afrika’daki ekonomik projelerine ayırabileceği kaynakları da sınırlayacaktır.

İran’ın ilerleyen günlerde Afrika’daki stratejik yollarını hangi kanal üzerinden devam ettireceği merak konusuyken bir diğer konu ise rakip devlerletin önünü hangi hamleler ile alacağı merak uyandırıyor. Başta Doğu Afrika ülkeleri olmak üzere Afrika’da, gerek ekonomik gerekse ideolojik, varlığını korumakla beraber geliştirmeye yönelik atılan adımların önünde Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan bulunurken Yemen gibi kritik lokasyonların gelişimini İran’ın atacağı yeni stratejik adımlar belirleyecektir. Özellikle BRICS üyesi İran’ın Afrika’daki gücünü arttırmak için Çin ile ilişkilerini geliştirmesi bir diğer seçenek arasında sunulmakta. İran Cumhurbaşkanı Mesut Pezeşkiyan’ın, Amerika ve Çin’in Afrika rekabeti karşısında yeni dönemde İran ve Çin ilişkilerinin gelişmesi yönünde adım atabilir. Bu nedenle başta BRICS ülkeleri olmak üzere İran’ın Afrika’daki gelişimini etkileyecek yeni ilişkiler geliştirmeye koyulması göz önünde bulundurulmalıdır. 


Yazar: Ayşegül DEMİRCAN

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu