Etiyopya, Mısır ve Sudan üçgeninde “Hedasi Barajı”
Nil Nehri, aşağıdan yukarıya doğru akmakta ve sınır aşan sular kategorisine girmektedir. Sınır aşan sular; bir ülke sınırları içinde doğup başka bir ülke ile sınır oluşturan veya başka ülke topraklarına geçerek bir deniz veya göle dökülen sulardır.
Nil Nehri, 6700 km uzunluğu ile dünyanın en uzun nehridir. Mavi ve beyaz olmak üzere iki kola ayrılmaktadır ve en verimli kolu ise Mavi Nil havzasıdır. Nil Nehri, on bir ülkenin sınırından geçmektedir, bu ülkeler: Mısır, Etiyopya, Sudan, Güney Sudan, Burundi, Eritre, Kongo, Kenya, Ruanda, Tanzanya ve Uganda’dır. Ülkeler “aşağı kıyıdaş” ve “yukarı kıyıdaş” olmak üzere iki kategoride sınıflandırılmaktadır.
Yukarı Kıyıdaş ülkeler; Etiyopya, Eritre, Kenya, Uganda, Tanzanya, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Ruanda ve Burundi’dir. Aşağı Kıyıdaş ülkeler; Mısır, Sudan ve Güney Sudan’dır. Yukarı Kıyıdaş ülkelerin ekonomileri, suya endeksli hayvancılık ve tarım merkezlidir.
Aşağı Kıyıdaş, ülkelerin ekonomileri de tarım merkezlidir özellikle su kullanımı gerektiren; fasulye, pamuk, buğday ve keten üretimi yapmaktadırlar. Tarımcılık faaliyetlerinin dışında Nil Nehri üzerinde, hidroelektrik enerji üretimi, içme su temini, balıkçılık, turizm, su taşımacılığı gibi farklı ekonomik alanlarda ticaret yapılmaktadır.
Nil Nehri’ne kıyıdaş olan ülkeler, ortak kullanım hakkına sahiptirler. Fakat bu hususta bağlayıcı bir uluslararası hukuk kuralının olmaması, çatışmaları ve görüş ayrılıklarına neden olmaktadır.
Nil Nehri’nin %86’lık oranla ana kaynak sağlayıcısı olan Mavi Nil havzası, Etiyopya’da bulunmaktadır. Nil Nehri sorunu; Nil Nehri’ne büyük ölçüde bağımlı olan Mısır ve Sudan’ın, Etiyopya’nın inşa edeceği Büyük Rönesans Barajına karşı çıkmalarıyla başlamıştır.
Özellikle, Mısır, Nil Nehri sorununu bir güvenlik problemi olarak görmektedir. Sorunun çözümünde uzlaşmacı ve eşitlikçi bir tavrın benimsenmemesinin nedeni hem tarihi anlaşmalardan hem de ülkelerin siyasi-ekonomik-askeri güçlerinin farklı olmasından kaynaklanmaktadır.
Nil Nehri’nin sularının paylaşımı, ilk olarak bölgenin İngiltere sömürgesi olduğu dönemde gündeme gelmiştir. Bu bağlamda; 1891 İngiltere- İtalya anlaşması, 1902 İngiltere- Etiyopya Anlaşması, 1906 İngiltere- Belçika Anlaşması, 1906 İngiltere- Fransa ve İtalya anlaşmaları önemli yer tutmaktadır. Bu anlaşmalar, İngiltere’nin Afrika’da bulunan kolonilerindeki yüksek komiserler tarafından imzalanmıştır. Bu anlaşmaların yanında Mısır’ın Nil Nehri suları üzerinde “ tarihsel ve doğal” hak iddiasını dayandırdığı 1929 ve 1959 anlaşmaları olmak üzere iki anlaşma vardır.
1929 anlaşması, Mısır’ın yeni bağımsız olduğu dönemde İngiltere ile yapılmıştır. Bu anlaşmada Uganda, Tanzanya ve Kenya, İngiliz yönetimi tarafından temsil edilmiştir. Anlaşma, bu üç ülkenin Mısır’ın Nil Nehri üzerindeki haklarını kabul ettiği taahhüdü verirken aynı zamanda Nil Nehri üzerine inşa edilecek bir barajda Mısır’a veto etme hakkı tanımıştır. Anlaşmanın getirdiği haklar itibari ile Mısır aşağı kıyıdaş bir ülke olmasına rağmen, nehrin sularının kullanımı konusunda sürekli kullanım hakkını elde ederek mutlak hak sahibi olarak tescil edilmiştir.
Mısır ile Sudan arasından imzalanan 1959 anlaşması, 1929 anlaşmasının bir tamamlayıcısı olarak görülmektedir. Anlaşma, Mısır’ın inşa edeceği Asvan Barajı’nın sularının kullanımı ve paylaşımı ile ilgilidir. Ayrıca anlaşma, Sudan’a da Nil Nehri üzerine bir baraj inşa etme hakkı tanımaktadır.
Bu anlaşmalardaki esas problem
Nil Nehri’nin yukarı kıyıdaş ülkelerinin sürece dahil edilmemesiydi. İngiltere sömürgesi dönemindeki anlaşmaları kabul etmeyen Uganda, Tanzanya, Kenya ve Etiyopya anlaşmaların kendilerini bağlamadığını ifade etmişlerdir.
Mısır’ın, Nil Nehri üzerindeki mutlak hakimiyet iddiası, sorunun çözümünü engelleyen esas unsuru oluşmaktadır. Mısır, Nil Nehrine diğer kıyıdaş ülkelerin nehir üzerindeki haklarını görmezden gelmektedir.
2011 yılında başlayan Arap Baharı’nın Mısır’da da iç karışıklığa sebep olduğu dönemde; Etiyopya, Mısır’ın iç karışıklığından istifade ederek Nil Nehri üzerinde baraj inşa edeceğini duyurdu. O dönemde Mısır, Barajın yapımına sert bir şekilde karşı çıkıp, bir takım girişimlerde bulunsa da barajın yapılmasını engelleyememiştir.
Büyük Rönesans barajı Etiyopya için hem ekonomiye yapacağı katkı hem de elektriğe duyulan ihtiyacı karşılayacağı nedeniyle önemlidir. Nisan 2011 yılında inşaatı başlayan Büyük Rönesans barajında, temmuz 2020’de ilk dolum yapıldı; Şubat 2022’de ise ilk kez elektrik üretimine başlandı.
2011 yılında Etiyopya devlet başkanı Meles Zenawi, barajın inşası için ihtiyaç duyulan finansmanı; devlet tahvilleri, bağışlar, vergiler ve devlet memurlarının bir kısmı yoluyla sağlanacağını duyurmuştu. Büyük Rönesans barajının bir diğer finans kaynağı ise Çin bankaları olmuştur.
Barajın yapımı sürecinde, gündemdeki temel sorun barajın inşasını durdurmak olurken, barajın faaliyete başlamasından sonra temel sorun baraj rezervuarının doldurulmasıyla ilgilidir.
Etiyopya barajı, katkıları nedeniyle ulusal gurur olarak nitelerken, Mısır ise ulusal güvenlik sorunu olarak görmektedir. Mısır’ın baraj yapılmadan önce Nil Nehri üzerindeki hakimiyetçi tutumu, baraj inşa edildikten sonra değişmiştir. Süreç itibari ile Mısır, uzlaşmacı tavırdan yana olmuştur.
Nil havzası ülkeleri, Nil’in kalkınması için uluslararası işbirliğine teşvik etmek amacıyla 1999 yılında Nil Havzası Girişimini kurdu.
Bu girişimin içinde Mısır ve Sudan’da bulunuyordu
Mısır ve Sudan, 2010 yılında eşit su tahsisi konusunu içeren bir anlaşmayı tarihi su haklarını kaybedeceklerinden endişe ettiği için imzalamamışlardır. Etiyopya, Sudan ve Mısır o tarihten itibaren, Büyük Rönesans barajı için görüşmelere başlamışlardır. 2015 yılında, baraj konusunda anlaşmazlıkları barışçıl bir şekilde çözmek için İlkeler Beyannamesi imzaladılar. Bu beyanname ile barajın ürettiği elektrik ihracatında Mısır ve Sudan’a öncelik verilmesi, barajın doldurma sürecinde aşağı kıyıdaş ülkelerin çıkarlarının korunması, zararların giderilmesi ve sorunların çözümü için bir yapının kurulması amaçlanıyordu.
Fakat ilerleyen süreçte anlaşmazlıkların olması nedeniyle görüşmeler yarıda kesildi. Bu süreçten sonra üç ülkenin müzakere sürecine Mısır’ın isteği ile ABD’de dahil oldu. ABD, Mısır’ın istediği yönde tavır sergileyerek, barajın doldurulmasının bir anlaşmaya bağlanması gerektiğini savundu. Etiyopya, ABD’nin bu tavrını kabul edilemez bir şart olarak değerlendirdi ve iki yıl geçerliliği olan geçici bir anlaşma önerdi. Bunun yanında Etiyopya devlet başkanı Abiy Ahmet Ali, anlaşmanın olması ya da olmaması farketmeksizin barajı doldurmaya başlayacaklarını dile getirdi.
Mısır, bu açıklamaya cevaben BMGK’nin müdahalesini istedi ve anlaşma olmadan dolum yapılmaması isteğini sürdürdü. Afrika Birliği de müzakerelerin devam etmesi konusunda gereken inisiyatifi aldı. Fakat Etiyopya’nın baraj rezervuarını doldurmaya başladığını duyurmasının ardından gerginliğin boyutu artınca Afrika Birliği’nin çabası karşılık bulamadı.
ABD, bir anlaşmaya varılmadığı takdirde Etiyopya’ya yaptığı kalkınma yardımlarını geri çekeceğini duyurdu. Mısır, Nil Nehri ‘nden her yıl 40 milyar metreküp su salınımını ve barajın tam kapasite doldurulmasının uzun yıllara yayılması gerektiğini talep etmektedir.
Etiyopya ise Mısır’in taleplerine cevaben her yıl 31 milyar metreküp su salınımı yapılabileceğini ve barajın tam dolumunun dört ile yedi yıl arasında gerçekleştirileceğini ifade etmektedir. Sudan, Nil Nehri üzerindeki tarihi anlaşmalardan doğan haklarını kaybetmekten endişe duysa da, baraj konusunda Mısır’a göre daha ılımlı yaklaşmaktadır. Hatta Sudan, Etiyopya ve Mısır arasında arabulucu rolü dahi üstlenmiştir. Büyük Rönesans barajı, Sudan sınırına 30 kilometre uzaklıktadır. Bu imkanından dolayı, Sudan’ın yaşadığı elektrik sıkıntısı için ve yağışların meydana geldiği mevsimlerde taşkınların önlenmesi nedeniyle avantaj sağlamaktadır.
2011 yılından itibari ile Büyük rönesans barajı ile ilgili başlayan müzakerelerde henüz görüş birliği sağlanamadı. Geçtiğimiz Eylül ayında Etiyopya devlet başkanı, Abiy Ahmet Ali Büyük Rönesans barajının; dördüncü ve son doldurma işleminin yapıldığını duyurdu. Nil Nehri’nin sularına bağımlı olan Mısır ve Sudan, adil bir çözüm bulmanın önemini sürekli olarak dile getirmektedirler.
BM’nin yaptığı açıklamaya göre;
Mısır’da “2025 yılına kadar su bitebileceğini” ve Sudan’ın bazı bölgelerinin iklim değişikliğinin bir sonucu olarak kuraklığa karşı giderek daha savunmasız kalacağı öngörülmektedir. Süreç itibari ile Nil Nehri üzerinde, tarafların adil bir şekilde yararlanabileceği çözümler üretilebilir. Ayrıca sürecin adil bir şekilde sonuçlanması için Nil Havzasına komşu diğer ülkelerin de sürece dahil edilmesi gerekmektedir. Nil Nehri’ne komşu olan her ülke ondan ortak kullanım hakkına sahiptir. Tarfların, birbirlerinin haklarını ihlal etmesi öngörülemez, üzücü sonuçlar doğurabilir. Temennimiz, sürecin adil ve hakkaniyetli şekilde sonuçlanmasıdır.
Editör: Edanur YILDIZ
Aydın, Kadir. “ Nil Nehri Sularının Paylaşımında Taraflar ve Anlaşmazlıklar” , Sakarya Üniversitesi, Erişim: https://ormer.sakarya.edu.tr/20,3,,602,nil_nehri_sularinin_paylasiminda_taraflar_ve_anlasmazliklar.html
Turhan, Yunus. “Büyük Etiyopya Rönesans Barajının Mısır, Sudan ve Etiyopya’nın Su Jeopolitiğine Etkisi” , TASAM, Erişim: https://tasam.org/tr-TR/Icerik/53546/buyuk_etiyopya_ronesans_barajinin_misir_sudan_ve_etiyopyanin_su_jeopolitigine_etkisi_