Barut Dansı, Cezayir toplumunun ulusal ve kültürel kimliğini yansıtıyor
Cezayir’de günümüzde doğal neşe ve mutluluğun ifadesi olan folklorik “barut dansı”, Fransız sömürgeciliğine karşı özgürlük ve bağımsızlık mücadelesinde Cezayir ulusal kimliğinin oluşmasında önemli rol oynadı.
Bu yıl 19’uncusu düzenlenen Akdeniz Oyunları’na ev sahipliği yapan Cezayir’in Oran (Vahran) kenti, sporun yanı sıra uluslararası basının dikkatini çeken sosyal ve kültürel etkinliklere de sahne oluyor.
Oran’daki meydanlarda çokça sergilenen halk oyunlarının bir çeşidi olan barut dansı, tarihten gelen ritüelleriyle Cezayir toplumunun ulusal ve kültürel kimliğini yansıtan önemli bir miras olarak genç nesillere aktarılıyor.
İnsanların yaratıcılığının ve aynı zamanda hayatın kendisinin bir ürünü olan halk oyunlarının Cezayir versiyonu olan barut dansı, 132 yıllık Fransız sömürge döneminde bir neşe ve mutluluğun ötesinde işgale karşı mücadelede halkın milli duygularını harekete geçirme noktasında önemli bir faktöre dönüştü.
Barut dansının oynanışı
Sahraya özgü ritüellerin sergilendiği bu gizem dolu dans, ritmik hareketlerin yanı sıra UNESCO’nun somut olmayan kültürel mirası listesinde yer alan Gınava sanatından esinlenerek alınan karkab adlı vurmalı çalgı, kalal adlı darbuka ve ruba adlı bir çeşit tulum eşliğinde sergileniyor.
Hayat koşullarının yanı sıra toplumsal örf ve adetleri yansıtan tasavvufi bir eda ile bezenmiş barut dansı oyuncuları, omuzlarında birer tüfek taşır ve hep bir ağızdan Allah’ı zikreder ya da direniş önderlerinin isimlerini mırıldanır.
Oyun, hızlı ve güçlü bacak hareketlerinin yanı sıra bir grup zarif adım ve ayak vuruşundan oluşur.
Bölgenin ortak kültürel mirası
Bayramlarda, kutlamalarda ve düğünlerde sergilenen barut dansı, Cezayir ile Fas’ın ortak mirası kabul ediliyor ve bölgeden bölgeye barut, allavi ve hiddavi başta olmak üzere çeşitli isimlerle biliniyor.
Kolları Cezayir’in batısı ile Fas’ın doğusuna yayılan Beni Yala kabilesinden neşet eden barut dansında erkekler, vurmalı çalgıların seslerine koordineli ayak vuruşlarıyla eşlik ediyor.
Barut dansında “arafa” adı verilen dans ekibinin yanı sıra şarkıcılar ve müzisyenler yer alıyor. Sayıları 5 veya 7 olan arafa dansçıları, fiziksel uygunluk, dayanıklılık ve dansın gerektirdiği hareketleri yapan, güç, şiddet ve hafifliği ortaya koyabilen genç veya yaşlı erkeklerden oluşuyor.
“Şeyh” olarak isimlendirilen müzisyenlerin bazı popüler duygusal veya dini şiirleri okumasından sonra çalgılarını çalmasıyla beraber ritmik hareketlerle sergilenen barut dansında, oyuncular zaman zaman omuzlarında taşıdıkları tüfeklerle havaya ateş ederek, etrafındakileri harekete geçiriyor.
Fransız sömürgesi döneminde ise, dans ekipleri aynı zamanda direniş hareketinin de moral ve güç kaynaklarından biri olarak öne çıkmış ve Cezayir bağımsızlığının en önemli folklorik boyutu olarak Cezayir toplumunun simgelerine dönüşmüş.
Bugün kentlerde sergilenen barut dansında tüfekler ateşlenmezken, sahra ve kırsal bölgelerde tüfekler hala dansın vazgeçilmez unsuru olarak kullanılmaya devam ediyor.
“Manevi anlamlar taşıyan çöl dansı”
Sahranın Çocukları Topluluğu Başkanı Tayyip el-Biydari, “Cezayir sahrasında ortaya çıkan barut dansı bize atalarımızdan miras kaldı. Geçen 90’lı yıllarda sergilemeye başladığımız bu tarihi miras, manevi anlamlar taşıyan bir çöl dansıdır.” dedi.
Biydari, barut dansının tarihsel gelişimine dair şunları söyledi:
“Fransızların Cezayir’i sömürdüğü dönemde (1830-1962) direniş ve mücadeleyi simgelerken, bugün davetlere, düğünlere ve dostluklara özel halk oyunu olarak sergileniyor. Barut dansı, geleneksel çöl kıyafetleri içinde bir grup dansçı tarafından tüfek ve müzik aletleri kullanılarak gerçekleştirilir.”
Bir direniş biçimi ve aracı olarak barut dansı
Sahra merkezli halk oyunları topluluklarını bünyesinde barındıran Yeşil Çadır Derneği Başkanı Emin Bilhafiyan da barut dansının Cezayir’in önemli kültürel mirasının bir parçası olduğuna dikkati çekti.
Bilhafiyan, “Kökeni hakkında konuşursak, barut dansı çölden türemiştir ve Fransız sömürgeciliği döneminde direniş ve mücadele alanında önem kazanmıştır. Bu kültürel miras özgündür ve psikolojik veya fiziksel yönden daha çok manevi yönüyle anlamlıdır.” dedi.
Barut dansının Cezayirlilerin Fransız sömürgeciliğine karşı ülkelerini ve kendilerini savundukları bir direniş biçimi ve bir aracı olduğuna vurgu yapan Bilhafiyan, “Günümüzde bu sanatsal miras ve bu dans, söz ve anlatım yöntemi açısından gelişmiştir, ancak tabii orijinal boyutu yani manevi yönü hala özgünlüğünü koruyor.” ifadelerini kullandı.
Bilhafiyan, Cezayir’in bu dansla yakında Hırvatistan’da düzenlenecek olan uluslararası halk oyunları festivalinde temsil edileceğini belirtti.
Şiir ve destanlarla sergileniyor
Cezayir kültürü uzmanı gazeteci Faysal Mattavi ise, dini ve milli şiirlerle destanlar eşliğinde sergilenen barut dansında tüfeğin erkeklik, cesaret ve yiğitliğin ifadesi olarak kullanıldığını vurguladı.
“Barut dansı, Cezayir’in özellikle Adrar, Tamanraset, Hanşale ile Oran kentleri başta olmak üzere Cezayir’in birçok bölgesinde sergilenen tarihi bir miras ve bir folklordur.” diyen Mattavi, bu dansın günümüzde kutlamalarda, düğünlerde ve çeşitli etkinliklerde sergilendiğini kaydetti.
Mattavi, barut dansının Fransa’nın Cezayir işgali döneminde de bir direniş aracı olarak kullanıldığına dikkati çekerek, “Barut dansı atalarımızdan gelen kültürel bir mirastır. Bir asırdan fazla bir süre önce işgalcilere karşı bir mücadele aracı ve direnişin sesiydi.” dedi.
Cezayir ve diğer Mağrip ülkelerinin kültürel mirası olan “barut dansı”, sahranın gerçekliğini ve tarihini yansıtan, direnişin ve sevinçlerin kalıtsal bir sembolü olarak varlığını korumaya devam ediyor.
Kaynak: AA