ANALİZBATI AFRİKADOĞU AFRİKAGÜNEY AFRİKAKUZEY AFRİKAORTA AFRİKAYAŞAM

Afrika’da İklim Değişikliği: Kıtanın Ekosistemleri ve Çevresel Dönüşüm

Afrika’da iklim değişikliğiyle birlikte yerinden edilen insan sayısı giderek artıyor. Çölleşme, kuraklık ve şiddet, milyonları evlerini terk etmeye zorluyor. Kamerun, Çad, Nijer ve Nijerya gibi ülkelerde üç milyon insan yerinden edilmiş durumda.

Afrika 54 ülke, 1,4 milyardan fazla insan ve her biri kendine özgü hikayelerle dolu bir kıta. Bir yanda sonsuzmuş gibi uzanan çölleri, diğer yanda yemyeşil tropikal ormanları… Kimi zaman sizi içine çeken o mistik Kongo Havzası, kimi zaman ise Sahel’in çetin şartlarıyla karşılaşırsınız. Ama bu güzelim kıta son yıllarda çok büyük bir sınav veriyor: İklim değişikliği.

Sahra’nın genişleyen sınırlarından Kongo’nun daralan ormanlarına kadar her köşesi bir mücadele içinde. Ama mesele sadece Afrika’nın mücadelesi değil. Bugün Afrika’daki her çevresel kriz, aslında dünyayı bir bütün olarak etkiliyor. Bu yüzden bu kıtanın hikayesi, hepimizin hikayesi.

Biliyor musunuz, dünya nüfusunun %18’ini barındıran Afrika, küresel karbon salınımlarının yalnızca %3’ünden sorumlu. Ve buna rağmen, iklim krizinden en çok etkilenen yer. İşte bu çelişki, iklim adaleti denen kavramı anlamamız için bize çok şey söylüyor.

Çölleşen Topraklar: Sahra ve Sahel

Sahra Çölü… 9 milyon kilometrekarelik devasa bir alan. Ve her yıl biraz daha büyüyor. Son 100 yılda %10 genişlemiş durumda. Çölleşme, özellikle Sahel kuşağında – Sahra’nın hemen güneyindeki o ince şeritte – büyük bir darbe vuruyor.

Orada yaşayan bir çiftçiyi düşünün. Toprak çatlamış, yağmur aylarca uğramamış. Ektiği hiçbir şey yetişmiyor. Yıllardır hayvanlarını otlattığı meralar artık bomboş. O çiftçi ne yapar? Çoğu zaman geriye tek bir seçenek kalıyor: Göç etmek. Ya daha güneydeki su kaynaklarına ya da Avrupa’ya doğru uzanan zorlu bir yolculuğa çıkıyorlar.

Bu hikayeler, Sahel’in sıradan bir köyünde her gün yaşanıyor. Ama emin olun, bu sadece onların değil, hepimizin sorunu.

Kongo’nun Daralan Soluğu

Kongo Havzası… Amazon’dan sonra dünyanın en büyük yağmur ormanlarına ev sahipliği yapıyor. Dünya üzerindeki biyolojik çeşitliliğin %10’u burada. Ama ne yazık ki her yıl 3,9 milyon hektar orman yok oluyor.

Ormansızlaşma, sadece ağaçların kaybı anlamına gelmiyor. O ormanlar, gorillerin, fillerinin, benzersiz kuşların yuvası. Üstelik dünya karbon döngüsünde hayati bir rol oynuyorlar. Kongo Havzası’ndaki her ağaç kesildiğinde, küresel sıcaklık artışlarını hızlandıracak bir adım daha atılmış oluyor.

Güney Afrika ve Madagaskar: Kuraklık ve Savunmasızlık

Güney Afrika’da, Namibya’da ve Botsvana’da su kaynakları hızla tükeniyor. Cape Town’un 2018’de yaşadığı “Day Zero” krizi, dünyanın geri kalanı için bir uyarıydı aslında. Musluklardan su akmadığında hayatın nasıl durduğunu o şehir çok acı bir şekilde öğrendi.

Madagaskar ise ayrı bir hikâye. İzole bir ada ama iklim değişikliği onu da köşeye sıkıştırıyor. Ormansızlaşma, artan tropikal fırtınalar ve değişen yağış rejimleri, adanın benzersiz ekosistemini tehdit ediyor. Düşünsenize, bu ada sadece doğayı değil, aynı zamanda kültürüyle de dünyayı büyüleyen bir yer. Ama ne yazık ki o büyü de kaybolma tehlikesiyle karşı karşıya.

Rakamların Anlattıkları

Afrika’da iklim değişikliğiyle birlikte yerinden edilen insan sayısı giderek artıyor. Çölleşme, kuraklık ve şiddet, milyonları evlerini terk etmeye zorluyor. Kamerun, Çad, Nijer ve Nijerya gibi ülkelerde üç milyon insan yerinden edilmiş durumda. Dünya Bankası’nın raporuna göre, 2050’ye kadar Sahraaltı Afrika’da milyonlarca insan iç göçe maruz kalacak. Nijer, Nijerya ve Senegal, bu göç dalgasının en büyük sahnesi olacak.

Ama mesele sadece sayılar değil. Bu göçler, bir insanın evinden, yurdundan, geçmişinden kopuşunun hikayesi.

Sonuç: Hepimizin Meselesi

Afrika’daki iklim krizi, insanın doğayla olan ilişkisindeki kırılmayı belki de en çıplak şekilde gösteriyor. Çölleşen topraklar, azalan yağmurlar, tükenen ormanlar… Bunlar sadece Afrika’nın değil, hepimizin geleceğini şekillendiriyor.

Ve belki de en can acıtan nokta, Afrika’nın bu krize en az katkıda bulunan kıta olmasına rağmen en ağır bedeli ödemesi.

Afrika’nın hikayesi aslında hepimizin hikayesi. Çözüm için birlikte çalışmak, daha fazla dayanışma göstermek zorundayız. Çünkü bu mesele ne bir kıtanın ne de bir bölgenin tek başına altından kalkabileceği bir şey.

Bir sonraki yazıda, bu hikayenin bir başka boyutuna odaklanacağız: “İklim Değişikliği ve Göç: Sahraaltı Afrika’dan Avrupa’ya Zorunlu Hareketlilik.” Bu göçün dinamiklerini ve dünyanın rolünü birlikte keşfetmek üzere…

Yazan: Dr. Sümeyye Açıkgöz

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu