Afrika’da Camii Mimarisi Ve Yeni Eklektik Formlar “Kaideler, Ölçüler, Hassasiyetler”
Yakın zamanda bir Afrika ülkesinde yaptığımız cami çok büyük bir memnuniyet yarattı. Cami olması ve ihtiyaç sahibi bir ülkede yapılmasını çok büyük bir anlamı olduğu aşikâr. Herhangi bir şekilde anlam ve değerine yönelik bir sorun asla gözükmüyor. Fakat yapılan caminin Osmanlı dönemi bir İstanbul camisinin mimarisi ile yapılması ise tartışması yapılacak bir konudur. Zira her coğrafya kendi kültür, tarih ve duygusal hikâyesinin hülasası olarak bir mimari var eder. Özellikle camiler bu türden geleneksel formun ifade edildiği en uygun yerlerdir.
Bir Afrika ülkesindeki caminin mümkünse o coğrafyanın mimari karakterine uygun yapılması, oradaki iklim, malzeme ve ihtiyaçları gözetmesi gerekirdi. Hediye olarak yapılan mimari yardımlarda da bu durum değişmemelidir.
Osmanlı camileri dikkatle incelendiğinde bulunduğu bölgenin mimari karakterini sürdürme eğiliminde olmuştur. Mimarinin matematiği ve teknolojisi açısından yapılacak statik katkılarda mimari form içerisinde hissettirmeden yerelleştirilmiştir. Bugün camide olsa yapılan yardım ve kalkınma desteklerinin mutlaka yerelliğe zarar vermeden yapılması gereklidir.
Mahalli olanı değerli kılmak önemlidir. Makul bir şekilde geçiş mimarisi, yada eklektik mimari bir arayışın olması muhatap uygun gördüğü takdirde olabilir. Yoksa bugün olmasa bile yarın bu türden bir yapı müdahale veya emperyalist bir çaba olarak ele alınabilir. Ekvator hattında ağır çöl sıcakları altında yaşanan bir bölgede yüksek pencereli ve güneş ışıklarını olduğu gibi camiye alan bir mimari zaten fonksiyonel olarak kullanışsız olur.
Diplomasi ve Kamu diplomasisi, ince zeka, yüksek siyaset ve derinlikli bir bakışı zorunlu kılar. Bizi emperyalist ülkelerden ayıran ve insanların gönlüne yüz yıllarca süren bir aşk ve muhabbeti koyan ecdadımızın zarafet ve ince, sofistike muvahhid nazarıdır. Yurt dışında STK’larımız yada devletimiz tarafından yapılan mimari uygulamalarda mutlaka yerellik göz önüne alınmalı, Türkiye’den alınıp taşınan bir mimarinin uzun vadede fonksiyon sorunları yanında tartışma konusu olacağı gerçeği göz önünde tutulmalıdır. Bu konuda en büyük referansımız Osmanlı uygulamalarıdır. Asla bu zihin ve temsil düzeyinden geri düşülmemelidir. STK’larımızın arazideki temsillerinde ve uygulamalarında sofistike bir derinlik aranmalı ve yurt dışında sınırsızlık duygusu ile hareket edilmemeli ve yurt dışındaki temsil biçimi ile ilgili ortak bir anlayış var edilmelidir. Parayı verenin istediğini rahatça yaptığı bir sınırsızlık, geçmişi tükettiği gibi anı ve geleceği de tüketir.
Etiyopya’daki Türk Camisi Ortak Bir Formun Ürünü Olmalıdır
Yakın zamanda Etiyopya’nın başkenti Addis Ababa’da Etiyopya meşihatının da büyük isteği ile bir Türk camisinin yapılacağı kamuoyuna duyuruldu. Uzunca bir gayretin sonucunda ortaya çıkan bu haber oldukça sevindiricidir. Son günlerde iç çatışmalar ile hırpalanan Wollo, Dessi ve Gondar’da yüzlerce Müslümanın vefatı ile sonuçlanan olaylar Etiyopya Müslümanlarını çok üzmüştü. Bugün bu cami haberi gerçekten Etiyopya Müslümanları için çok büyük bir moraldir. Bu cami iki ülke halkı açısından çok büyük anlamlar taşımaktadır.
Habeşistan Osmanlı Afrika ilişkilerinde çok önemli bir değer ve anlam taşır. Diplomatik ve kültürel temsilimizin en müstesna modeli olan Harar; bir tarih nümayişi yapacak kadar güçlü ve derinlikli yapısı ile Osmanlı-Habeşistan tarihinin adeta canlı yaşayan bir sahnesi gibidir. Yukarıda uzun uzun anlattığım Cihan penah temsilin tüm boyutları ile bulunduğu bu tarih adası en hikmetli geçmişin müstesna hikâyesi ve ürünleri ile doludur. Yakın zamanda TİKA tarafından Kral Necaşi’nin kabri ve etrafında yapılan restorasyon çalışmalarında titiz davranan kuruluşlarımız Addis Ababa’da yapılacak olan camide’ de umarım çok boyutlu bir mimari hazırlık çalışması ortaya koyarlar. Ülkemizden mezun olan onlarca meslek erbabı mimar, mühendis, şehir plancı, iç mimar, tarihçi ve sosyolog kardeşlerimiz iki kültürün karakterine vakıf insanlar olarak oldukça fonksiyonel ve özgün bir geçiş mimarisine ulaşabilirler.
Türk ve Etiyopyalı mimarların ortak gayreti ile ortaya çıkacak mimari model Etiyopya Kültürünün karakteri yanında makul Türk dokunuşları ile iki toplumun kardeşliğinin bir timsali olabilecektir.
Burada en çok dikkat edilmesi gereken nokta Addis Ababa’nın ortasına emperyal bir etki yaratacak bir İstanbul tipi cami mimarisinin konulmamasıdır. Suudi Arabistan, Kuveyt, BAE gibi ülkelerin yaptıkları yardım camilerde yerel mimari korunmuyor olabilir, Batı’nın kiliselerinde yerel mimari değersizleştirilerek emperyalizm sonuna kadar zorlanıyor olabilir. Fakat biz asla emperyalist etki yaratacak bir mimari form ortaya koyamayız. Hiç sömürge görmemiş bu coğrafyada kullanacağımız dil Afrika’nın diğer ülkelerinde de ölçü olarak kabul edilecektir. Türkiye’nin Etiyopya’daki varlığından rahatsız olan küresel ve mahalli yapılar ve onların hain işbirlikçileri Türkiye’yi Afrika’da örselemeye yönelik her fırsatı değerlendirmektedirler. Addis Ababa’da fonksiyonel bir cami çok stratejik anlamlar taşımaktadır. Kendi öz kaynakları ile yapılması mümkün olmayan bu mimarinin bir işlev ve sanat harikası olması, çoklu özellikleri ile birçok hizmete karşılık gelen model bir külliye olması çok büyük bir kazanım sağlayacaktır. Mimari olgunlaşma sürecinde mutlaka multidisipliner bir çalışma yapılmalıdır. Kaleme aldığımı bu yazının devlet kurumlarımız ve STK’lar için bir dönüşüm ve sofistike odaklanma yaratması en büyük arzumdur.
[İsmail Mansur Özdemir, Sosyolog Yazar]